6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 54. maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı; 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır.
Kesinleşmiş amme alacağının tahsil ve takibi için düzenlenen ödeme emri, daha önce tesis edilmiş bir idari işlemin gereğinin yerine getirilmesi, başka bir ifadeyle kesinleşmiş bir kamu alacağının tahsili amacıyla tesis edilmiş idari işlemin icrasına yönelik yeni bir işlemdir. İdarenin tek yanlı bir işlemi olması nedeniyle idari davaya konu edilebilen ödeme emrinin, tamamen uygulamaya yönelik olması, onu diğer idari işlemlerden ayıran en önemli unsur olmaktadır. Kanunda ödeme emri hakkında açılacak davalarda sürenin, diğer davaların aksine 7 gün ile sınırlandırılmış olması da bu özelliği gereğidir. Buna göre, bir kamu alacağının ödeme emri düzenlenmek suretiyle tahsil sürecinin başlatılabilmesi için öncelikle kamu alacağının kesinleşmiş olması gerekir.
Ödeme emri yazısı, teminata bağlanmamış amme alacaklarında cebri icra yolunun başlangıcını ve temelini teşkil etmektedir. Buna göre, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur ve ödeme emri tebliğ edilmeden cebri icra süreci başlatılamamaktadır. 6183 sayılı Kanun’un “Ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesinde ise “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (vergi mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir.” denilmek suretiyle, tebliğ edilen ödeme emrine karşı itiraz makamı ve itiraza ilişkin süre hüküm altına alınmıştır. Görüleceği üzere ödeme emirlerine karşı vergi mahkemelerinde dava açma süresi 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde, genel dava açma süresinin aksine yalnızca 7 gün ile sınırlandırılmıştır. Bu süre, hak düşürücü süre niteliğinde olup bu sürenin aşılması sonrasında açılan davalar kabul edilmemektedir. Buna karşın ödeme emrine karşı dava açılması ihtimalinde dahi, ilgili vergi dairesi tarafından tahsilata devam edilmesi söz konusu olacaktır. Bir başka deyişle, itiraz talebi ile açılan dava, genel düzenlemelerin aksine, yürütmenin durdurulması kararı verilmediği müddetçe, ödeme emri ile ilgili takip işlemlerine devam edilmesini durdurmamaktadır.
Ayrıca ödeme emrinin iptaline yönelik davalar, “menfi tespit” niteliğinde olup, bu davalarda 58. maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülmesi mümkün değildir. İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanun’da yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağının bulunmadığı değerlendirilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.10.2007 tarihli ve 2007/21-623-717 sayılı kararı ile 26.04.2006 tarihli ve 2006/21-198-249 sayılı kararı).